29 Nisan 2010

Yağmurlu günlerde seviş benimle...

Geldi bahar ayları... İnsanın yazası da pek yok doğrusu. Bu aralar blogu biraz boşlamış olmam bundan gayrı.

Bahar yorgunluğu falan diyorlar ya... Sahiden de rehavet çökertiyor insanın üstüne bu bahar. Ee, kolay mı ölüyken dirilmek. Tabiat ana capcansızken birden diriliveriyor, yepyeni bir hayata başlıyor.

Cemreler düşeli çok oldu. Havaya, suya, toprağa... Galiba bir tanesi de üzerimize olduğu gibi çöküveriyor. Yorgunluğumuz, boşvermişliğimiz bu yüzden...

Keşke birkaç tane daha cemre olsaydı da biri akıllara, biri gönüllere biri bilmem nerelere düşseydi...

Yağmurlar da olanca hızıyla devam ediyor. Bahar yağmursuz olur mu gari... Yollardaki çamur seline rağmen yağmur yine de güzel. Yine içten, yine o sıcak bahar yağmuru...

Ne çekiyor insanın canı biliyor musunuz? Şöyle her tarafı gören bir penceren olacak, oturacaksın önüne saatlerce yağmuru seyredeceksin. Toprakla beraber zihnini de bir güzel yıkayacak. Hiçbir şey düşünmeyeceksin. Bahar sarhoşluğu mu dersin adına artık, yağmur sarhoşluğumu... Gündelik yaşamın cartı curtuymuş, gündemde bilmem ne varmış, Anayasaymış, babayasaymış hikaye. Vallaha hikaye...

Bu sıralar dönüp dönüp Yeni Türkü'nün o enfes Bahar Şarkısı'nı dinliyorum. Baharın tadını çıkarmak için birebir. Bahar çiçeklerini koklamak gibi bir etki yapıyor...

Yağmurlu günlerde seviş benimle,
Kuşlar çinko damı gagalarken,
Teninin kokusunu değiştiren yağmurlardan...


İyi baharlar...

18 Nisan 2010

Sen git sahibin gelsin!

Hatice Hoca anlatıyor:
Birgün İzmir'de ailemle birlikte büyük bir alışveriş merkezindeyiz. Ben ve çocuklar hamburgercide oturduk. Eşim, oğlumun doğum günü dolayısıyla ona bir hediye almaya gitti. Biz de hamburgerlerimizi yiyoruz. Bu arada, sıra da var, birçok insan sırada bekliyor. Bir adam, arkasından da kuyruk gibi devamlı kendisini takip eden dört kadın da sıradalar. Biraz sonra bu adam masamıza doğru gelerek hayli şiveli bir konuşmayla "Burası bizim" dedi. Bunun üzerine ben de "Nereden sizin oluyormuş, rezerve mi var burda?" diye çıkıştım. Karşımdaki pişkin bir tavırla, "Sizin rezerveniz var mı peki?" yollu birşeyler söyledi. Adam baktı ki karşısında çetin ceviz var, emirvari bir biçimde "Sen git sahibin gelsin!" demez mi...
Hatice Hoca'nın feminist olduğunu belirtmek isterim...
Sayfa başına git